BİLİMDE YENİLİKLER

               BİLİMDE YENİLİKLER:

İlköğretim düzeyindeki öğrencilere yönelik ilk Uzay Kampı’nında açıldığı İzmir’de yine bir ilke imza atıldı. İzmir Özel Türk Koleji Çiğli Kampüsü’nde bir “Gezegen Evi” hizmete geçti.

 

 

 

Eğitimde en kalıcı öğrenme şekli herhalde yaşayarak öğrenme şeklidir. İzmir’de hem küçüklerin hem de büyüklerin ilgisini çekecek çok önemli bir tesisin açılışı yapıldı.

Dünyada da örnekleri olan tesis değişik alanlarda düzenlenecek gösterimlerle İzmirlilere yeni bir tecrübe yaşatacak. Özel tasarlanmış ekranda gerçekcilik hissini sonuna kadar yaşayacak. Halka açık olacak tesiste değişik alanlarla ilgili gösterimler yapılacak.

 

 

Artık bilgisayar oyunlarımızı sadece duygu ve düşünce yoluyla oynayacağız.

 

 

 

Bilgisayar oyunlarını daha da gerçek kılmaya aday olan ürünse özel bir başlık. ABD-Avustralya ortaklığı olan bir şirket tarafından gelştirilen bir başlıkla artık oyun oynarken gerçekliği daha fazla yaşayacağız. Bu başlık sayesinde beyindeki elektriksel faaliyetleri yakalanıp kablosuz bağlantı yoluyla bilgisayara gönderiliyor. Böylece oyunu oynayan kişi, sanal ortamda kontrol ya da kumanda çubuğu olmaksızın doğal ve sezgisel olarak hareket edebiliyor.

Örneğin oyuncu gülümsediğinde, göz kırptığında ya da yüzünü ekşittiğinde başlık bu mimikleri algılayıp oyundaki karakterin yüzüne aktarabiliyor. Ya da oyunda bir başka karakteri öldürdüğünüzde güler ya da mutlu olursanız, sanal karakteriniz sizi duyarsızlıkla suçlayabiliyor.

Bizim bildiğimiz beyin elektrosu çekme yöntemiyle uygulanan ve yaklaşık 100 yıldır kullanılan bu yöntemle beynin bir çok çalışma bozukluğu tespit edilebiliyor. Alet yurt dışında 299 dolardan satışa çıkacak.



Özel donanımlarla üretilen otomobiller, bize kötü havaları, kaza olan yolları, çalışma yapılan yolları haber vererek sorunsuz bir yolculuğa çıkartıyor.

 

 

 

Otomobiller topladıkları bilgileri ise hem sürücüyle hem de trafik yönetim merkezleri ile paylaşacak.

Henüz piyasada bulunmayan sistem Avrupa’da deneme sürecinde gayet başarılı olarak olumlu tepkiler aldı. Bu sistem sayesinde itfaiye, ambulans gibi araçlar trafiğe takılmadan yollarına devam edebilecek.

 

 

 

Dinozorların Soyu Meteor Yüzünden Tükenmemiş Olabilir!

 

 

 

Dinozorların yaklaşık 65 milyon yıl önce düşen dev meteor nedeniyle yer yüzünden silindiği teorisine gölge düştü. ABD'nin Oregon Üniversitesi'nden George Poinar'ın ortaya attığı, dinozorların neslinin tükenmesinin asıl nedeninin böcek ısırıkları olabileceği fikri bilim dünyasını karıştıracağa benziyor. Poinar'ın yaptığı araştırmaya göre, dinozorların neslinin tükenmesinin nedeni, ilk kez yaklaşık 230 milyon yıl önce Mezozoik çağın ilk dönemi olan Trias'ın sonunda ortaya çıkan parazitler ve bulaşıcı hastalıklar.1980'li yıllardan bu yana paleontologların büyük kısmı, dev bir meteorun Meksika'ya düşmesiyle birçok türün neslinin tükendiğine inanıyordu. Ancak meteorun düşmesinin ardından kuşların atası olduğu savunulan bazı dinozorların milyonlarca yıl yaşadığına dair kanıtların olmasından yola çıkan Poinar, dinozorların neslinin Dünya'da başka önemli bir olayla tükenmiş olabileceğine dikkati çekti. Amber içindeki fosilleşmiş organizmaları ve dinozor fosillerinin dışkılarını inceleyen Poinar, o dönemde Dünya'da çiçekli bitkilerin ve yeni böcek türlerinin ortaya çıktığını belirterek, bu böceklerin sıtma, şark çıbanı gibi hastalıkları ve dizanteriye neden olan mikropları taşıdığını gördü. Poinar'ın araştırmasına göre, o dönemde kalıtsal olarak bu yeni hastalıklarla mücadele etme özelliğine sahip olmayan dinozorlar kene, sivrisinek veya başka parazitlerin ısırıklarının kurbanı olmuş olabilir.

 

 

Umudumuz Buz Dağları Mı?

 

 

 

Antartika Okyanusu’nda son 10 yıldır yüksek sıcaklıklar nedeniyle buz kütleleri giderek daha sık ana karadan kopuyor. Bu da buz dağlarının sayılarında artış görüldüğü anlamına geliyor.Bu buz dağlarının çevreye ne gibi etkileri olduğu üzerine ilk kez bir araştırma yapıldı. Science dergisinde yayımlanan bu araştırmaya göre, aslında buz dağları çevre üzerinde olumlu bir rol oynuyorlar. Araştırmayı yürüten bilim adamları, buz dağlarının eridikleri sırada demir yönünden zengin bir madde saçtığını söylüyor. Bu madde deniz canlılarını kendisine çeken bir plankton türünün yetişmesini sağlıyor. Bilim adamları buz dağları üzerinde kuş, balık, yosun ve kril gruplarının yaşadığını tespit etti. Bu eko sistemler, özellikle de yosun ve kril, atmosferdeki karbondioksitin emilmesine büyük oranda yardımcı olabilir. Çalışmanın baş yazarlarından Doktor Ken Smith, araştırmanın henüz ilk aşamalarında olduğunu söylüyor. Ancak buz dağlarının karbondioksit gazı üzerindeki etkisinin şüphe götürmez olduğunu ifade ediyor. Araştırmada yer alan bilim adamları, çalışmalarını iki büyük buz dağını inceleyerek tamamlamış. İncelemeler, buz dağlarının hayli uzağında, deniz altında bir araç kullanılması süretiyle gerçekleştirilmiş. Ve araştırmaları ışığında, bu buz dağlarının çevresinde üç kilometrelik alan boyunca kuşların ve deniz canlılarının biriktiği tespit edilmiş.

 

Beynin içine derinlemesine girildikçe, bizim kavrayabilme sınırlarımızı zorlayan detaylarla karşılaşırız, orda henüz kavramayı tam olarak beceremediğimiz bambaşka bir dünya vardır. Bizim yerimize düşündüğünü zannettiğimiz beyin aslında karar verme yeteneğine sahip olmayan basit hücrelerden oluşur.

Sinir hücreleri hiç çalışmasalar bile, çevrelerindeki sinir hücrelerinden kendilerine sinyaller gelmektedir. Bir sinir hücresine saniyede 2.500 mesaj alınır, değerlendirilir ve cevap verilir. İnsandaki 100 trilyon hücrenin 100 milyarı beyindedir ve iki sinir hücresi arasında da 3.000 civarında sinaps (bağlantı) vardır. Yüz milyar hücrenin her birinin komşularıyla olan bağlantıları ne kompleks bir sinir ağı şebekesi ile karşı karşıya olduğumuzu gösterir.

Beynimiz tam olarak hiçbir zaman bütünüyle bir dinlenme içine giremez. Dolayısıyla uykuda iken bile çalışmasını sürdürmektedir. Zira uyurken de nefes alırız, kalbimiz atar, iç organlarımız çalışır, vücut ısımız azalır, karaciğer 500 farklı görevini yapmayı aralıksız sürdürür, kanımız böbreklerden süzülür, idrar torbamız dolar, beynimize giden sinyal bizi sabah erkenden uyandırır. Kısacası, biz uyurken bile beynimiz hiç durmadan vücut makinemizin aksamaması için çalışır.

·        Beynimizin yaklaşık 1.400 gram ağırlığındaki insan beyninin % 90’ı sudur.

·        Beyin zarları arasında dolaşan koruyucu serebro-spinal sıvı günlük olarak yenilenir (400-500 ml/gün).

·        Görme sinirlerimizdeki optik liflerin sayısı 1.200.000’dir.

·        100 milyar hücre arasındaki bağlantıların (sinaps) sayısı 60 trilyondur. Her hücrede bir milyara yakın protein, her proteinde ise 40.000 atom bulunmaktadır. Amino asitlerin yanlış bir dizilişi zehir tesiri yapabilmektedir

·        Her gözde 130 milyon ışık alıcı hücre vardır. Buraya gelen sinyaller 5 santimetrelik görme siniriyle beyne ulaşır.

·        Göz, bir anda beyne 1,5 milyon bilgi sinyali gönderir.

·        Bütün hücreler gibi beyin hücreleri de atomlardan oluşmuştur. Bir hücrede 10 katrilyon atom vardır.

·        Beyin hücrelerimiz ise hiç yenilenmezler.

 

ALINTI

SAAT KAÇ?
 
 
Günlük Burç